REKABETKURUMUCOĞRAFYA - DİYARBAKIR HER YÖNÜYLE
   
  Ana Sayfa
  Coğrafya Nedir?
  Coğrafi Konum
  Harita Bilgisi
  Türkiye İklimi
  Beşeri Coğrafya
  Türkiye Coğ.Konum
  Bölgeler Coğrafyası
  Siyasi Coğrafya
  Erozyon
  Uzay Coğrafyası
  Ekoloji
  Dünyanın Şekli
  Türkiye'nin Harikaları
  Ünlü Coğrafyacılar
  Osmanlı'da Coğrafya
  Coğrafya Sözlük
  Lise1
  Lise2
  Lise3
  Tüm snıflar yaprak interaktif testler
  10 SINIF YAZILI SORULARI VE CEVAPLARI
  10.SINIF ETKİNLİKLER
  11.SINIF DERS ETKİNLİKLERİ
  Dünya nın yeni yedi harikası
  12 SINIF COĞRAFYA KONU
  10 SINIF KİTABINDAKİ TÜM ETKİNLİKLERİN ÇÖZÜMÜ
  9.SINIF KİTABINDAKİ TÜM ETKİNLİKLER
  coğrafya ders konuları
  ders notları
  12 SINIF YAZILIYA HAZIRLIK
  Coğrafya Derğiler
  DİYARBAKIR HER YÖNÜYLE
  Son Depremler
  Okulumuz ve çevresi
  Sayaç
  Türkiye İl Rehberi
  Adana
  Adıyaman
  Afyonkarahisar
  Ağrı
  Amasya
  Ankara
  Antalya
  Artvin
  Aydın
  Balıkesir
  Bilecik
  Bingöl
  Bitlis
  Bolu
  Burdur
  Bursa
  Çanakkale
  Çankırı
  Çorum
  Diyarbakır
  Edirne
  Elazığ
  Erzincan
  Erzurum
  Eskişehir
  Gaziantep
  Giresun
  Gümüşhane
  Hakkari
  Hatay
  Isparta
  Mersin
  İstanbul
  İzmir
  Kars
  Kastamonu
  Kayseri
  Kırklareli
  Kırşehir
  Kocaeli
  Konya
  Kütahya
  Malatya
  Manisa
  Kahramanmaraş
  Mardin
  Muğla
  Muş
  Nevşehir
  Niğde
  Ordu
  Rize
  Sakarya
  Samsun
  Siirt
  Sinop
  Sivas
  Tekirdağ
  Tokat
  Trabzon
  Tunceli
  Şanlıurfa
  Uşak
  Van
  Yozgat
  Zonguldak
  Aksaray
  Bayburt
  Karaman
  Kırıkkale
  Batman
  Şırnak
  Bartın
  Ardahan
  Iğdır
  Yalova
  Karabük
  Kilis
  Osmaniye
  Düzce
  İletişim
  Ziyaretçi defteri
  Anketler
Diyarbakır tarihi M.Ö 1700'lü yıllara dayanan bir şehirdir. Türkiye'nin önemli kentlerindendir ve ülkenin güneydoğusunda yer almaktadır.
Diyarbakır, Mezopotamya’nın kuzeyinde yer almaktadır. Malatya, Elazığ, Bingöl, Muş, Siirt, Mardin, Urfa, Batman ve Adıyaman illeriyle çevrelenmiş olan Diyarbakır ili, bölgenin tüm özelliklerini taşır. Bağlı 13 ilçe merkezi bulunmaktadır.Diyarbakır kent merkezi 7 bin 500 yıllık bir geçmişe sahiptir.
Tarihin her döneminde büyük uygarlıkların, kültürel ve ekonomik hareketlerin merkezi olarak kabul edilen kent, birbirini izleyen 26 değişik uygarlığa beşiklik etmiştir. M.Ö.3000 yıllarında Hurriler’den başlayarak Osmanlılar’a kadar uzanan yoğun bir tarihi geçmişi olan Diyarbakır’da yaşayanlar, dönemlerine ait izlerle kenti ölümsüzleştirmişlerdir


Diyarbakır adının kökeni

Diyarbakır şehri farklı dönemlerde farklı isimlerle anılmıştır. Asur hükümdarı Adad-Nirayi'ye ait bir kılıç kabzasında şehrin adı "Amidi" ya da "Amedi" olarak geçmektedir.[1] Roma ve Bizans kaynaklarında şehrin adı "Amid, O'mid, Emit, Amide" şeklinde adlandırıldığı görülmektedir.[1] Diyarbakır sularının taşlarının siyah olmasından dolayı "Kara Amid" diye adlandırılan şehir, Arap egemenliği sırasında "diyār" (ديار) ve Bekr " (بکر) isimleri ile "Diyâr-i Bekr" olarak kayıtlara geçmiştir.[2] "Diyar-ı bekr" daha sonraları "Diyarbekir"; Osmanlı'nın son yıllarına kadar daha çok bir bölge adı olarak kullanılmıştır. Ancak merkez için kullanılan Amid isminin kullanımının özellikle Diyar-ı Bekr'in (Diyarbekir) 1867 yılında vilayet oluşu sonrası yavaş yavaş terkedildiği, bütün bölgeyi nitelemesinin yanında merkez sancak için de (Diyar-ı Bekr) Diyarbekir adının kullanıldığı görülmektedir.
Diyarbekir"in "Diyarbakır" oluşuna dair çalışmalar, Türk Dili dergisinin Haziran1938 nüshasında özetlenmiştir. 17 Kasım1937 tarihinde *SaNSürLü**SaNSürLü**SaNSürLü**SaNSürLü**SaNSürLü**SaNSürLü**SaNSürLü*'ün trenle Diyarbakır'dan Elazığ'a geçtiği gece yapılan bir dil tartışmasının ardından, Türk Dil Kurumu'na gönderilen bir telgrafla başladı. Yapılan çalışmaları sonucu şehrin adı Diyarbakır olarak değiştirildi. Türk Dil Kurumu Genel Sekreteri İbrahim Necmi Dilmen"e gönderilen telgraf şöyledir.[3]
Diyarbekir şehrinin isminin etimolojisine dair etüt var mıdır? Esasta bu şehrin ismi 'Bakır memleketi' manasına olan 'Diyarbakır' olması gerektir ve artık bu isimle tanınacaktır. Dil Kurumu'nun bu hususta Tarih Kurumu ile işbirliği yaparak, historik ve lengüistik tetkikatta bulunması emrediliyor. Balıkesir saylavı İsmail Hakkı'nın da mesai birliğine davet edilmesi faydalı olacaktır. Tetkikatın titizlikle yapılmasını ve mümkün ise neticelerin takiben bildirilmesini saygılarımla dilerim."



Tarih

Mezopotamya ile Anadolu medeniyetlerinin geçiş bölgesinde olan Diyarbakır’ın tarihi çok eski devirlere dayanmaktadır. Yontma taş ve Mezolitik devirlerde Diyarbakır ve çevresinde var olan mağaralardan burada yerleşim olduğu yapılan arkeolojik araştırmalar ile anlaşılmıştır. Eğil-Silvan yakınlarındaki Hassun Dicle Nehri ve kolları üzerinde Ergani yakınlarında Hilar mağaralarında bu çağdan kalma kalıntılar tespit edilmiştir.[4] Şehrin, 65 kilometre kuzeybatısında Ergani ilçesi yakınlarında yer alan Çayönü Tepesi kazılarında, dünyanın en eski köyü bulunmuştur.[5] Çayönü'ndeki insanlar zamanla göçebelikten yerleşik köy yaşama, avcılık ve toplayıcılıktan besin üretimine geçmiştir.
Şehrin kent merkezinde, M.Ö. 3000 Hitit ve Hurri-Mitaniler egemenliği yaşanmıştır. M.Ö. 1260 yılına kadar egemenliklerini sürdüren Hurri-Mitaniler'den sonra sırasıyla Asurlular, Aramiler, Urartular, İskitler, Medler, Persler, Makedonyalılar, Selevkoslar, Partlar, Büyük Tigran İdaresi, Romalılar, Sasaniler, Bizanslılar, Emeviler, Abbasiler, Şeyhoğulları, Hamdaniler, Mervaniler, Selçuklular, İnaloğulları, Nisanoğulları, Artuklular, Eyyübiler, Moğollar, Akkoyunlular, Safeviler ve Osmanlılar Diyarbakır'a egemen olmuşlardır.[4]
Asurlular döneminde şehir, bölge valilik merkezi olmuştur. Mîlâttan sonra bir ve ikinci asırlarda şehir ve bölgesi için Romalılar ve Partlar arasında savaşlar yapılmıştır. Romalılar!ın hakimiyetine geçen şehir Roma İmparatorluğu'nun yıkılması ile Bizans yönetime geçmiştir. Ömer döneminde islâm ordusu Diyarbakır'ı ve çevresini fethetmiştir. Halid bin Velid, Diyarbakır'a giren ilk islam kumandanıdır.[6] Diyarbakır böylece bir eyâlet olarak İslâm devletine bağlandı.
869-899 yılları arasında Diyarbakır ve çevresinde Şeyhiler Hânedânı hüküm sürmüştür fakat Halîfe Mütazıd bu hakimiyete son vermiştir. Daha sonraki yıllarda Hamdânîler hâkim oldularsa da, 990 yılında bölgeye hâkim olan Mervaniler1096 yılına kadar saltanat sürdü. Alparslan 1071 Malazgirt zaferinden bir sene önce Diyarbakır’a geldi. Mervânîler, Selçuklular'a tâbi oldu.[6] Melikşah'ın vefatından sonra Diyarbakır'da egemenlik Suriye Selçukluları'na geçti.
Eyyûbî lideri Melik Kâmil, Selçuklular'ın yönetimindeki şehri ele geçirdi. 1259’da şehir, İlhanlılar'a geçti. İlhanlılar, bölgeyi Artukoğulları'na bıraktılar. 1401 yılında Akkoyunlular yönetiminde, devletin başkenti oldu. Artukluların egemenliğine son veren Safeviler böylece şehri ele geçirdi.
1507-1515 yılları arasında Türk-Memlûk-Mısır-Suriye-İran-Safevî arasında bu bölge için mücadele devam etti. Osmanlı hükümdarı Yavuz Sultan Selim, Diyarbakır’ı ve bütün Güneydoğu Anadolu’yu [6] 15 Eylül1515'te Bıyıklı Mehmet Paşa kumandasında Osmanlı egemenliğine kattı.
Diyarbakır, Osmanlılar döneminde önemli eyaletlerden birinin merkezi olmuş, doğuya sefer yapan orduların hareket üssü ve kışlağı görevini görmüştür. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde özellikle 1. Dünya Savaşı'nın yakın zamanlarda hastalık, yangın ve sefalet yüzünden büyük sıkıntı çeken Diyarbakır; Cumhuriyet devrinde büyük ve önemli imar, sosyal, kültürel ve ekonomik hareketler yaşamıştır. 1950'lerden sonra yeni şehir kurulmuş; yollar, hastaneler, okullar ve modern yapılarla gün geçtikçe büyümüş ve gelişmiştir. Yeni şehir kara,hava ve demir yolarıyla Türkiye'nin dört bir yanına bağlanmış önemli merkezlerden biri haline gelmiştir.[7]

Coğrafya


Jeopolitik konumu

Diyarbakır, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin orta kısmında, El Cezire'nin (Mezopotamya) kuzeyinde yer almaktadır. Doğuda Siirt ve Muş, batıda Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya, kuzeyde Elazığ ve Bingöl, güneyde ise Mardin illeri bulunmaktadır.[8]

İklim

Diyarbakır'da sert bir kara iklimi egemendir.[9] Yazları çok sıcak geçer fakat kışları Doğu Anadolu Bölgesi kadar soğuk geçmez. Bunun başlıca nedeni Güneydoğu Toroslar yayının kuzeyden gelen soğuk rüzgarları kesmesidir.[10] En sıcak ortalaması 31 derece, en soğuk ay ortalaması ise 1,8 derecedir.[9] Günümüze kadar ölçülen en yüksek sıckalık 46,2 derece ile 21 Temmuz1937 gününde, en düşük sıcaklık ise -24,2 derece ile 11 Ocak1933 gününde yaşanmıştır.[11]
Yıllık yağış ortalaması 496 milimetre olan şehirde, bu yağışın %2'lik kısmı yaz aylarında düşmektedir. Kuzeydeki dağların eteklerine doğru gidildikçe yağışlar da artar.[9]

Bitki Örtüsü

Güneydoğu Anadolu'nun doğal bitki örtüsü olan bozkır, Diyarbakır'da da egemendir.[12] Bozkır biltki örtüsü içinde otsu bitkiler daha fazladır. Bunlar ilkbaharda kısa bir süre içinde yeşerip çiçeklenir, ama yağışların kesilmesiyle yaz başında kururlar. Çevredeki dağlar, yer yer meşe ormanlarıyla kaplıdır.[9] Ormanlık alanlar ilin toplam yüzeyinin onda birini bile bulmaz.

Akarsular

Diyarbakır şehrinin en önemli akarsuyu Elazığ ili sınırları içinden çıkan Dicle nehridir. Nehir, Diyarbakır şehrinin bulunduğu lav sahanlığının doğu kesimine paralel akar. Burada nehir vadisinin tabanı 600 m’ye iner. Diyarbakır’ın güneyinde 8 km mesafede doğuya yönelir.[13] Dicle, Diyarbakır ilindeki akarsuların tümüne yakınını toplar. Yalnızca ilin kuzeybatı köşesindeki küçük bir alanın suları Fırat ırmağına gider.[9]

Nüfus

Diyarbakır, 2007 nüfus sayımına göre 1.460.714 [14] nüfusu ile Güneydoğunun büyük kentlerinden biridir .Kilometrekareye düşen insan sayısı Türkiye ortalaması 88 iken Diyarbakır'da bu sayı 95’tir. 1990-2000 döneminde yıllık nüfus artış hızı binde 21.73, Türkiye ortalaması binde 18,3'dür. Diyarbakır merkezinini nüfusu ise 826.414'tür.
Diyarbakır nüfusunun yüzde 53'ünü çocuklar oluşturmaktadır.[15] İl genelinde erkek nüfusunun yarısının 17 yaşından, kadın nüfusunun yarısının da 18 yaşından genç kişiler oluşturmaktadır.[16] Diyarbakır nüfusunun yüzde 87'sini Diyarbakır doğumlular oluştururken, Diyarbakır doğumlu olmayan nüfus için de ilk sayı Mardin, ikinci sırayı Bingöl doğumlular almaktadır. İl merkezinde evli olan nüfusun yüzde 53'ünü oluşturmaktadır.[16]

Diyarbakır surları



Diyarbakır surları



Cami Kiliseler ve Sinagoglar

Tarihi ve mimari özellikleri ile Ulu Cami, Nebi Cami ve Safa Cami Diyarbakır'ın en ünlü camilerdir. Selçuklu Sultanı Melik Şah tarafından yaptırılan Ulu Cami, orijinal dizaynı ve hem Bizans hem de daha eski mimari malzemeleri kullanması ile ilginç olup Türkiye'nin en eski camilerindendir. Diyarbakır'ın 77 km doğusunda, Silvan'da 1185 yılında yapılmış, zarif görünümlü Ulu Cami, kemer kapıları ifade eden ince taş kabartmaları ile görülmeye değerdir. Diyarbakır, cami ve kiliseleri Diyarbakır'ın önemli kiliseleri arasında Mart Thoma, Meryem Ana, Kırklar Kilisesi ve Mart Pityon Kilisesi sayılabilir. Meryem Ana Kilisesi, şehirde kalan az sayıdaki Süryani cemaati tarafından halen kullanılmaktadır.



Ulu Camii

Çok sağlam, kara taştan yapılmış, Anadolu’nun en eski camiilerindendir. M.S.639 yılında islam orduları Diyarbakır’ı fethedince Mar-Toma Kilisesi’nin camiiye çevrilmesiyle kurulmuştur. islam aleminde 5. Haremşerif olarak tanınmaktadır. Duvarlarında birçok uygarlığın kitabesi bulunmaktadır.

Safa Camii

Palu (Parlı) Camii ismi de verilen yapı 1532 yı­lında yapılmış bir Akkoyunlu eseridir. Çini ve motiflerle süslen­miş çok zarif olan minaresinin son zamanlara kadar kılıfla muhafaza edildiği söylenmektedir. Batısında büyük Hekim Muslihiddin-i Lari’nin mezarı vardır.

Behrampaşa Camii

1572 yılında Diyarbakır Valisi Behram Paşa tarafından Mimar sinan’a yaptırılmış Osmanlı eseridir. camiinin yapımına kapısı üzerindeki kitâbesine göre 972 (1564-65) yılında başlamış ve 980 (1572) tarihinde tamamlamıştır. Ayrıntılarıyla Diyarbakır’ın yerel mimarisini yansıtan yapı, boyutlarıyla İstanbul’daki sadrazam camilerinden geri kalmıyor Caminin çok süslü minberi bir sanat harikasıdır. Tamamen kesme taştan yapılmıştır. tek kubbeli bir yapıdır. Sakıflı son cemaat yeri, aynı üslupta yapılmış önündeki şadırvanı ile sütunlu bir saray girişini anımsatmaktadır. Bu tip sakıflı girişlere Osmanlı Dönemi yapılarında rastlanmakla birlikte burada olanakların sonuna kadar zorlandığını görüyoruz. Güneye özgü taş işçiliğinin eklenmesi, yerel özelliklerin katılmasıyla Osmanlı Mimarisinin ana şemalar kalmakla beraber bulunduğu yerlerde yerli geleneklerle beslenerek, az da olsa değişik bir karaktere büründüğünü izlemekteyiz. Giriş kapısının üstündeki sağ ve sol sahanların ters düzeninin bugünkü in­şaatlarda kullanılan modern sıkıştırma usulünün günümüzden 400 sene önce taş inşaatına tatbiki suretiyle yapılması fen adamları­nın dikkatini çekmekte ve takdirini kazanmaktadır. 5 Mayıs 1828’de Behram Paşa Camisi minaresine yıldırım düştü ve ancak 1930’da onarılabildi.



Nebii Camii

Akkoyunlu eseri olup, 15. Yüzyıldan kalma taşla örtülü tek kubbeli bir camiidir. Minaresinde Muhammed'den (Kaalen Nebiye) diye bahseden kitabelerin çokluğundan dolayı Nebi veya Peygamber Camii denildiği sanılmaktadır. 1530 yılında Hacı Hüseyin adlı bir kasap tarafından yaptırılan minare­si 1960 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce yeri değiştirilerek onarılmıştır.

Fatihpaşa Camii

Kurşunlu Camii’de denilmektedir. 1516-1520 yılları arasında şehrin ilk Osmanlı valisi Diyarbakır’lı Bıyıklı Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. ilk Osmanlı eseri­dir. Duvarlı çok güzel Osmanlı çinileri ile kaplıdır. Mihrabı ve min­beri görkemli bir sanat yapıtı olan camii’nin ayrıntıları Selçuklu tarzındadır. Cumhuriyet devrinde onarılan camii’nin yanında birde türbe vardır.Daha once çok geniş olan cami havlusu doksanlarin ortasinda bölunmustur.Cami bunyesinda bir kûmbette bulunmaktadir.

Ulu Cami,Diyarbakır



Hüsrevpaşa Camii

Osmanlı devri Diyarbakır Valile­rinin ikincisi olan Hüsrevpaşa tarafından 1512-1528 tarihleri ara­sında yaptırılmıştır. Bina önce Üsreviye Medresesi adı ile yaptırılmıştır. Kesme taştan yaptırılmış olan minaresi Selçuklu tar­zında olup, sarkıtlarla süslüdür.

Melik Ahmet Camii

Melik Ahmet Paşa tarafından 17. Yüzyılda yaptırılmıştır. Tümü çiniden yapılmış mihrabı çok ilgi çe­kicidir. Minaresine yarıya kadar birbirini görmeyen iki merdiven­le çıkılır, yarıda bu iki merdiven birleşir. Kaidesinin süslemeciliği oldukça inceliklidir. Çini mozaiklerle süslü kabartmalar ince ve ustalıkiı bir beğeni örneğidir.

İskender paşa Camii

Vali iskender Paşa tarafından 1551 yılında yaptırılmıştır. Önünde şadırvanı, doğusunda türbesi var­dır. Kara ve beyaz taşlarla süslü olan camii güzel bir Osmanlı eseridir.

Dört Ayaklı Minare

Akkoyunlu Kasım Han tarafından yaptırılan Şeyh mutahhar Ca­mii’sinin dört ayaklı minaresi yekpare dört sütun üzerinde inşaa ettirilmiş ilginç anıtlardandır. Minarenin sütunları altından yedi defa geçenin her dileğinin yerine geldiğine inanılır.

Mesudiye Medresesi

Ulu Camii’nin kuzeyinde ve cami­i’ye bitişiktir. 1198 yılında Artuklu Melikül Mesut Kutbudin Ebu Muzaffer Sokman zamanında inşaasına başlandığı üzerindeki ki­tabeden anlaşılmaktadır. Motif ve kitabeleriyle çok değerli bir sanat eseri olan medresenin avlusundçıki mihrabın iki yanına ustaca yer­leştirilmiş döner taş sutünlar binanın herhangi bir yerinde mey­dana gelecek çökmeyi veya kaymayı tespit için konulmuştur. Bina kesme taştan iki katlı olarak yapılmıştır. Mesudiye medresesi içinde öğrenim yapılan Anadolu’nun ilk üniversitesidir.

Zinciriye Medresesi

Sincariye Medresesi’de denilir. Bina 1198 yılında yapılmış olup, mimarının adı isa Ebu Dirhem’dir.

Diyarbakır Meryem Ana Kilisesi'ndeki Ephrem the Syrian ikonu.



Meryemana Kilisesi

3. Yüzyıldan kalmadır. Zamanla bir­çok onarım görmüş olup, Bizans devrinden kalma mihrabı, Ro­ma biçimi kapısı ilginçtir. Kilisede bazı azizlerin türbesi bulunmaktadır. Şehrin en güzel Süryani Kadim Yakubi mez­hebi kilisesidir. Diğer bir kilisede Keldani Kilisesidir.

Diğer Önemli Camiiler

Ömer Şaddat Camii, Kadı Camii, Hacı Büzürk Camii, Arap Şeyh Camii, Lala Kasım Camii, Kurt İsmail Paşa Camii şehrin diğer önemli camiileridir.

Çayönü

Diyarbakır ili, Ergani ilçesi, Sesverenpınar Köyü, Hilar Kayalıkları yakınlarnda bulunan Çayönü Tepesi, günümüzden 9500 yıl önce M.Ö.7500 yıllarında kurulmuş, aralıksız olarak M.Ö. 5000 yılına kadar yerleşim görmüş, daha sonra da aralıklarla iskan edilmiştir. Yerleşme bilim dünyasındaki ününü "Esas Çayönü Evresi" olarak bilinen M.Ö. 7500-6500 yılları arasındaki bin yıllık döneme. ait olan kalıntı ve buluntuları ile sağlamıştır. Bu dönem uygarlık tarihinin en önemli araştırmalarından birini, belki de en önemlisini yansıtmaktadır.
Günümüzdeki kent uygarlığının ilk temellerinin atıldığı bu dönem, insanların göçebelikten köy yaşantısına, avcı ve toplayıcılıktan besin üretimine geçtikleri "Neolitik Devrim" olarak da bilinen teknolojik yaşam biçimi, beslenme ekonomist ve insan-doğal çevre ilişkilerinin tümü ile değiştiği Kültür Tarihi ile ilgili buluşlarla birçok "ilki" de içeren canlı ve ilginç bir dönemdir.
Çayönü tepesinde 1963 yılında İstanbul ve Chicago Üniversiteleri tarafından başlatılan çalışmalar günümüze kadar değişik uluslar ve bilim dallarından çok sayıda ummanın katılımıyla sürmüştür. Bu çalışmaların sonunda yakın doğunun bilinen en iyi korunmuş ve en eski büyük yerleşme yerlerinden biri ortaya çıkarılmıştır.

Müzeler


Arkeoloji Müzesi

Diyarbakır'da ilk müze 1934 yılında Ulu Cami'nin devamı olan Zinciriye Madresesi'nde açılmıştır.1985 yılında ise Elazığ caddesi üzerinde bulunan Dedeman Oteli arkasında bulunan yeni yapısına taşınmıştır.Müzede Diyarbakır yöresinden kazılar,satın alma ve müsadere yoluyla edinilen eserler,Neolitik Çağ'dan itibaren Eski Tunç, Asur, Urartu, Helenistik, Roma, Bizans, Artuklu, Selçuklu, Akkoyunlu ve Osmanlı devirlerine ait eserler kronolojik olarak sergilenmektedir.

Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi

Şair Cahit Sıtkı Tarancı'nın doğduğu bu ev geleneksel Diyarbakır evlerine güzel bir örnek teşkil etmektedir. 1973 yılında Kültür Bakanlığı tarafından satın alınıp müze haline getirtilmiştir. Müzede Cahit Sıtkı Tarancı'nın eşyaları. mektupları ve kitapları sergilenmektedir.

Ziya Gökalp Müzesi

Ziya Gökalp'in yaşadığı bu ev 1956 yılında müze haline getirtilmiştir. Gökalp'in eşyaları. mektupları ve kitapları sergilenmektedir.

Kültür ve Sanat


El Sanatları [değiştir]

Diyarbakır'ın el sanatları içerisinde kuyumculuk, ipekçilik, bakırcılık önde gelmektedir. Diyarbakır el sanatları, 1.Dünya Savaşı'na kadar çok ilşeri bir düzeydeydi. Örneğin Konya'daki Mevlana türbesinin ikinci kapısı, Bağdat'taki İmam-ı Azam türbesinin altın ve gümüş işlemeli kapısı ile avize, şamdan ve kandilleri Diyarbakır'da yapılmıştır.
Eskisi kadar olmamakla birlikte günümüzde önemini koruyan bu el sanatlarında hasır bilezik,kişmiş gerdanlık,gümüş işlemeli nalın ve çekmeceler Diyarbakır'ın kuyumcularının beğenilen ürünleri arasındadır. Köylerde el dokumacılığı ve halı, kilim üretimi de yapılmaktadır.

Halk Oyunları

Davul, zurna eşliğinde oynanan Diyarbakır oyunları yörenin aşk, ıstırap ve bazen de aşiretlerinin sosyal durumlarını konu alır. Oyunlardan bazıları; Delilo, Halay, Esmer, Çaçan, Tekayak, Çiftayak ve Çepik'tir. Bu oyunların kendilerine özgü özellikleri, ayrı figür ve hareketleri vardır.

Mutfak

Binlerce yıl Kürt,Zaza,Ermeni,Süryani,Yahudi,Arap,Türk halklarıyla içiçe yaşayan Diyarbakır'da, bu kültürlerin bileşiminden meydana gelen yemek kültürü hayli bir zengindir. Mufağın temel malzemeleri kuzu eti, yöresel baharatlar (sumak, kişniş, karabiber vs.), pirinç, sakatat çeşitleri, tereyağı, bulgurdur. Bu nedenle Diyarbakır mutfağı ağır yemeklerden oluşur. Diyarbakır, lahmacunu ve kadayıfıyının yanısıra peyniri ilede ünlüdür.En ünlü yemekleri;kaburga dolması,sac tava,meftune ve ciğer kebabıdır.bu saydığımız yemeklerin hepsi diyarbakıra ait olup türkiyenin her tarafına yayılmıştır.





 
   
Bugün 126983 ziyaretçi (294312 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol